Katılım Faizi Haram mı? İsimler Değil, Mekanizmalar Konuşsun
Konuya en baştan sıkı bir iddia ile gireyim: “Katılım faizi” tartışmasında sorun çoğu zaman inançta değil, etiketlerin ardına saklanan mekanizmalarda. Faizi “kâr payı” diye yeniden adlandırmak, özü değiştirmiyorsa, cesurca sormamız gerekir: Bu sistem gerçekten risk paylaşımı mı yapıyor, yoksa faizi makyajlayıp önümüze mi koyuyor?
—
“Katılım Faizi” Neye Deniyor? Terim Karmaşası ve İlk Çatlak
“Faiz” yerine “kâr payı” demek kulağa masum geliyor. Fakat terimler bizi yanıltabilir. İslami finansın özünde; para, mal ve hizmet üretimine bağlanmalı, risk paylaşılmalı, getiriler önceden sabitlenmemeli ve zarar ihtimali gerçek olmalıdır. Eğer bankadaki “katılım hesabı”nda kayıp neredeyse hiç gerçekleşmiyorsa, getiriler piyasa faizine paralel gidiyorsa ve oranlar önceden öngörülebilir bir bantta “ayarlanıyorsa”, adını istediğiniz kadar değiştirin, karşımızda faiz benzeri bir yapı var demektir.
—
Haram Tartışmasının Omurgası: Risk Paylaşımı Var mı, Yok mu?
İslam hukukunun göbeğindeki soru şu: Risk nereye gidiyor?
Gerçek ortaklık (mudaraba/muşaraka): Sermaye ile emeğin ortak olduğu, kârın paylaşılırken zararın da paylaşılabildiği yapılar. Teoride “helal çizgisine yakın” olan modeller bunlar.
Kâğıt üstünde ortaklık, pratikte garanti getiri: Hesap sahibinin hiçbir gerçek zarar görmediği, getirilerin “dengelendiği”, hatta mevduat sigortası sayesinde kaybın toplumlaştırıldığı düzen, risk paylaşımını gölgeler. Zararı fiilen üstlenmeyen bir yatırımcı, aslında faizli borç veren yatırımcıya benzer.
Ciddi soru: Eğer hesaplar sistematik olarak zarar yazmıyorsa, bu gerçekten yatırım mı, yoksa önceden fiyatlanmış bir alacak mı?
—
Murabaha ve Türevleri: Mal Var mı, Yoksa Kâğıt Üstünde mi?
Katılım bankacılığının en yaygın enstrümanlarından murabaha (maliyet+karla satış) ve türev tawarruk işlemleri, teoride mal bazlı finansman sağlar. Pratikte ise çoğu kez şu tablo çıkar:
1. Banka, emtia borsasında bir malı kâğıt üzerinde alır.
2. Müşteriye vadeli satar.
3. Müşteri aynı malı anında başka tarafa peşin satar ve nakit elde eder.
Sonuç? Para, kısa bir mal istasyonundan geçip yine paraya dönüşür. Eğer fiyatlama merkez bankası faizine veya piyasa getirisine sıkı sıkıya endeksleniyorsa, işin kalbi para–para değişimi haline gelir. Bu, faizi karşı kapıdan içeri almak değil midir?
—
“Kâr Payı” Oranlarının Faizle Dansı: Korelasyon, İlişkiyi Ele Verir
Dürüst olalım: Katılım hesaplarının getirileri çoğu bankada geleneksel faizle senkron hareket eder. Politika faizi artar, “kâr payı” artar; düşer, düşer. Bu yüksek korelasyon, “farklı bir değer felsefesi” iddiasını zayıflatır. Eğer fiyatlama farklı bir riske dayalı değerden geliyorsa, neden yön ve seviye neredeyse aynı?
Provokatif soru: “Kâr payı” eğrinizle “faiz oranı” eğriniz üst üste geliyorsa, aradaki fark gerçek mi, semantik mi?
—
Şeriat Heyetleri, Şeffaflık ve Çıkar Çatışması Riski
Bir diğer zayıf halka: şeffaflık. Bankaların şeriat uyum kurullarının bağımsızlığı, ücretlendirilme modeli, karar metinlerinin kamuya açık olmaması veya yüzeysel kalması, güveni aşındırır. Hangi işlemde hangi maddi risk kimin üzerinde? Getiri nasıl hesaplandı? “Kâr dengeleme fonu” gibi uygulamalar getiriyi yumuşatıyorsa, bu örtük garanti değil midir?
Cevaplar netleşmedikçe, “helal” iddiası etiket olmaktan öteye geçemez.
—
Helal Çizgisine Gerçekten Yaklaşan Ne Olabilir?
Gerçek ortaklıklar ve proje finansmanı: Üretime, ticarete dokunan; nakit yerine varlık ve nakit akışına bağlı yatırımlar.
Şeffaf zarar paylaşımı: Zarar olduğunda yatırımcı bunu hissediyorsa, işte o zaman faizden ayrışma başlar.
Oran bağımlılığının kırılması: Fiyatlama mantığı faiz referanslarından koptukça, model özgünleşir.
Sözleşme metinlerinde açık risk beyanı: “Getiri garanti değildir; zarar şu şekilde paylaşılır” ifadesi operasyonel gerçeğe dönüşmeli.
Gerçek sorumluluk: Kâğıt üzerinde değil, bilançoda ve nakit akışında risk paylaşımı görmek.
—
Okur İçin Pratik Kontrol Listesi
Sözleşme türü ne? (Mudaraba, muşaraka, murabaha…)
Somut varlık nerede? (Stok, ekipman, proje detayı var mı?)
Zarar senaryosu ne olur? (Gerçekten yansıyor mu?)
Getiri hangi referansa bağlı? (Faiz göstergeleri mi, proje performansı mı?)
Erken çıkış yaptığınızda ne oluyor? (Alacak/fark ödemesi faizvari mi?)
Gecikme cezaları nereye gidiyor? (Banka geliri mi, hayra mı?)
Bu sorulara net ve belgeli cevap alamıyorsanız, “helal” iddiasını yeniden düşünün.
—
Tartışmayı Ateşleyen Sorular
Katılım bankaları faiz riskini gerçekten üstleniyor mu, yoksa sistemik olarak transfer mi ediyor?
“Kâr payı”nın faizle eşzamanlı hareket etmesi helal iddiasıyla bağdaşır mı?
Şeriat uyum kurullarının kararları tam şeffaf olsa, bugün yaptığımız işlemlerin kaç tanesi değişmeden kalırdı?
Emtia üzerinden yapılan “nakit yaratma” işlemleri mal ticareti mi, yoksa dolaylı borç mu?
—
Son Söz: Etiketler Değil, Niyet + Tasarım + Uygulama
“Katılım faizi haram mı?” sorusuna dürüst bir yanıt, tek kelimeyle mümkün değil — çünkü mesele etiketlerde değil, tasarım ve uygulamada. Eğer bir ürün gerçek risk paylaşımı yapıyor, varlığa/üretime bağlı ve getirisi garanti değilse, helal çizgisine yaklaşır. Aksi halde, isimler değişir; öz aynı kalır.
Şimdi top sende: Sence bugün piyasadaki ürünlerin kaçı risk ve getiri paylaşımında gerçekten şeffaf? Deneyimlerini ve sorularını yorumlarda paylaş; tartışmayı etiketlerin ötesine, mekanizmaların kalbine taşıyalım.